Öğretiler ve Aşram Yaşamı

Tanrı’nın Yaratım’da her yerde var olma hâli, doğu mistisizmine kendine has bir karakter kazandırır. Dharma yani ilahi nizam bizi nihai, tek ve formsuz olan Tanrı ile bir olmaya yönlendiren, doğru eylemler yoludur.
Aşram yaşamı, manevi arayıcılara kendi ‘özbenliklerinin’ ölümlü bedenleri, zihinleri ve akılları ile sınırlı olmadığını, tüm Yaratım’ı saran, ebedî, mutluluk hâlindeki bilinç – Tanrı – olduğunu öğreten, birçok kadim gelenek ve öğretiyi içinde barındırır.
Bu keşif, maneviyat bilimi olup ‘öz farkındalık’ olarak ifade edilmektedir.

Mekânlar Ve Uygulamalar 

Amritapuri, “ölümsüzlük şehri” anlamına gelir. Buradaki anlamı aşramdaki yaşam alanının tamamını kapsamaktadır.
Başlangıçta aşram, Amma’nın aile evinin yanına inşa edilmiş, iki tane küçük sazlık kulübeden ibaretti. 1981 yılında aşram resmî olarak kayıt ettirilmiştir ve Hindistan’ın Kerala eyaletinde yer alan Amritapuri, günümüzde Mata Amritanandamayi Math (MAM)’ın dünya çapındaki yapısının genel merkezi olmuştur. Bitişiğinde yer alan Parayakadavu köyü ise Allapad’ın panchyat’ı, yani yerel idari birimidir. 

Aşram, Guru, Gurukula Ve Math

Aşram, manevi arayıcıların bir guru ile yaşadıkları yerdir. Aşram’ın kelime anlamı ‘çaba’dır, yani Tanrı ile birliğe erişmek için gayret etmek anlamına gelir.
Guru’nun anlamı ise ‘karanlığı ortadan kaldıran’dır. Bu cehaletin karanlığıdır;  arayıcıların kendi öz benliklerini bulmalarına engel olan olumsuz özelliklerini ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir. Satguru, ‘hakiki üstat’ anlamına gelir. Gurukula ise arayıcıların gurunun gözetiminde maneviyat bilimi çalıştıkları, geleneksel bir okuldur. Math, manastır anlamına gelir ve aşramı yöneten yasal kurumun adıdır.

Mātā Amṛtānandamayī

Bu ruhani ismin anlamı, “Ebedî Mutluluğun Annesi”dir ve ruhsal arayıcı Gerçek Benlik’in farkındalığına ulaştığında ortaya çıkan bilinç durumudur. İlk öğrencileri tarafından Amma’ya verilen Sanskrit isimdir. ‘Amma’ ise Malayalam dilinde ‘Anne’ anlamına gelir.

Amma’nın Darşanı

Darşan, derin gerçeğin idrak edilmesinde olduğu gibi, ‘iç görü’ anlamına gelen Sanskrit bir kelimedir. Bir Satguru’yla veya tapınakta ilahi bir varlıkla karşı karşıya gelme ve böylece kutsanma durumunu anlatır.
Geleneksel olarak arayıcı Satguru’yu ‘görebilir’, ancak ona asla dokunmaz. Amma’nın darşanı Hint geleneklerine bu anlamda meydan okumuştur, çünkü Amma ona gelen herkesi kucaklıyor. Amma bu kucaklamanın kendi doğası olduğunu, bir annenin çocuklarına duyduğu sevginin ifadesi olduğunu dile getiriyor. 

Kalari

Kalari eve komşu olan küçük bir tapınaktır. Kalari, Amma’nın doğduğu aile evine bitişiktir. Daha evvelden basit bir inek ahırı olarak kullanılan yapı, 1976 yılında Amma’nın güvenli bir ortamda darşan verebilmesi için uygun bir şekle dönüştürülmüştür.
İçerideki tapınakta Amma, Kṛṣṇa Bhāva (Krişna Hâli) verirken ayakta dururdu veya Devī Bhāva’da (Tanrıça Hâli) otururdu. Bu ‘bāvalar’ (aydınlanmış bir ruhun hâlleri) Tanrının dişil ve eril yönlerinin kutlanışıdır. Günümüzde homa’lar (arındırıcı ateş ritüelleri) ve pūjā’lar (ritüel) kalari’de gerçekleşmektedir.

Kālī  Ve Tapınak

Kālī, Kutsal Anne’nin kişinin olumsuz egosal (nefsani) eğilimlerini yok eden yönüdür. Bu sebeple Kālī arayıcıların en sevdiği hâldir. Kālī’nin gözleri şefkat doludur. Sevgisi coşkulu ve korkusuzdur, adanmışlarını korumak ve yükseltmek konusunda hiçbir şey onu durduramaz.

Pūjā (Pūcā)

Pūjā’nın anlamı ‘ibadet’ veya ‘ritüel’dir. Burada gerçekleştirilen iki tür pūjā vardır: İlki gezegenlerin etkileriyle ilgilidir, ikincisi ise Tanrı’nın farklı formlarına saygı olarak yapılır. Pūjā’da dualar ve hareketler, Vedik emirlerle tam bir uyum içinde titizlikle gerçekleştirilir. Gezengensel (Gezegenlerle ilişki kurularak yapılan) pūjā’lar, belli astrolojik etkilerle bağlantılı olarak ve genellikle bir astrologla görüştükten sonra onun yönlendirmelerine göre yapılır.
Yıllar evvel Amma kendi tapınağında rahibeleri pūjā’ya atadı. Geleneklere meydan okuyan Amma, kadınların bu ritüelleri gerçekleştirmesinin yasak olduğu zamanlarda yine bir ilke imza atmış oldu. 

Pīpal-Aşvatta (Hint İnciri) Ağacı

Amritapuri tapınağının önünde Pīpal ağacını görebiliriz. Sanskrit adı Aşvatta’dır. Bölgede bu ağaç kutsal olarak kabul edilmektedir. Genellikle tapınaklarda ve birçok türbenin yol kenarlarında gölgelik olarak bulunur. Bhagavat Gīta’nın 15. bölümünde Krişna şöyle söyler:
‘Ağaçlar arasında ben Aşvatta’yım. Bu ağaç, kökleri yukarı cennete uzanan ve dalları aşağı olarak dünyaya sarkan bir yaşam ağacıdır.’
Bilimsel olarak da ağaçlar salgıladıkları oksijenle insanlar için bir yaşam kaynağı hâlindedirler. Pīpal ağacında ise birçok ağaçtan çok daha fazla oranlarda oksijen ve altındaki her şeye temizleyici etkisi olan bir miktar da ozon salgılanır. Pīpal ağacının etrafında sabahın erken vakitlerinde, gayet akla yatkın sebeplerden dolayı yedi kere dolaşılması geleneksel bir çalışmadır. Bu ağaç aynı zamanda Bodhi ağacı olarak da bilinir ve Buddha’nın altında aydınlanmaya ulaştığı ağaçtır.

Amma’nın Prasad’ı (Yiyecek İkramları)

Prasad, Sanskrit bir kelime olup, ‘Tanrı’nın armağanı’ ya da ‘kutsal armağan’ anlamına gelmektedir. Böyle bir hediye kutsanmıştır ve bereketlidir. Amma darşan sırasında avucunuza prasad olarak okunmuş kül ve şeker verir. Onun bu hediyesi, sevgisi ve spiritüel enerji ile yüklüdür.

Pujalar sırasında, naivedyam denilen adanmışlıkla sunulan yiyecekler ve çiçek çelenkleri, bu adanmış ibadetlerin sonucu olarak içine Tanrı bilincini nüfuz etmiş şekilde bize hediye ‘prasadam’ olarak geri dönerler.
Bunun gibi yemeklerden önce sunakta Tanrı için sevgiyle sunulan yiyecekler de kutsanmış olup prasadam haline gelirler.  Prasad külü ‘vibhuti’, kutsal ateşin külü olup bu ateşte inek gübresi, inek yağı ile bazı özel tahta ve baharatlar yakılır. Vibhuti bağımlılıkların kül oluşunu ifade eder. İyileştirici etkileri vardır. Vücuda sürülebilir, su veya yiyeceklere katılarak tüketilebilir.

Arati

Arati, Tanrının bir formuna (kutsal ateş veya Satguru) ateş ile sunudur. Ateş Tanrı bilincinin sembolüdür. Arati uygulamasında Kafur adında beyaz, yarı saydam kristal bir toz yakılır. Bu toz yanma sırasında iz bırakmaz. Bu arayıcıların Tanrı bilinci karşısında kendi egolarını yakmaya yönelik en derin arzularının bir sembolüdür. Arati sırasında arayıcı aynı zamanda Tanrı’ya zihnini sunar.

Arçana

Arçana kelimesinin anlamı ‘ibadet etmek’tir. Arçana, Yaratıcı’ya karşı duyulan sevgiyi geliştirir. İlahinin kendisini yaratımda farklı şekillerde tezahür edişini yüceltmek amaçlı, Tanrı’yı tasvir eden isimlerinin zikir edilmesi şeklinde gerçekleşir.
Sabahın erken saatlerinde, gün doğumundan evvelki zaman dilimi ibadet etmek için en uygun zaman olarak değerlendirilir. Bunun sebebi sabahın erken vakitlerinde doğanın yaydığı titreşimlerin daha iletken olmasıdır. Amritapuri’de, arçana sabah saat 5:00’de zikir edilir. Tanrıça Ana’nın Sanskrit dilindeki 1000 tane ismi, Śrī Lalita Sahasranama (Tanrıça Lalita’nın 1000 ismi) isimli kitaptan okunur.

Bhajanlar (Bhacanlar okunur)

Bhajanlar, adanmışlıkla grup halinde söylenen, Tanrı’ya olan sevgiyi ve hasreti ifade eden ilahilerdir. Amma bir araya gelinip ilahiler söylemenin bu çağda yapılabilecek en etkili tinsel çalışmalardan biri olduğunu söylemiştir. Şarkı söylemek konsantrasyonu ve Tanrı’ya olan sevgiyi güçlendirir. İlahiler, arayıcıların içlerindeki tanrısal varlıkla olan bağlantılarını kuvvetlendirir.

İbadet Sonrasında Kendi Etrafında Üç Defa Dönmek

Bu hareketin Sanskrit terimi pradakşin’dır. Bu hareket merkez noktası olarak Tanrısal formu oluşturmayı gerektirir ve kendi etrafında saat yönünde üç defa yavaşça, dikkatli adımlarla, avuç içleri birleşmiş şekilde, Tanrının isimlerini zikrederek dönülür. Bu hareket mutlak bilince erişme niyetiyle gerçekleştirilir. Bu hareket tanrısal olana teslimiyettir. Olduğumuz noktada Tanrı’nın isimlerini zikir ederek içimizdeki ilahiye sesleniriz.

Yağ Lambası

Yanan bir yağ lambası bize Mutlak Bilinci ve Işığı hatırlatır. Işık nihai gerçekliğin ifadesidir. Bakır lambanın içerisinde yanan yağ atmosferi temizler. Hindu aileleri her zaman evlerinde yanan bir yağ lambası bulundururlar ya da gün doğumunda ve batımında lambayı yakarlar. Bütün hayırlı eylemler bir yağ lambasının yakılmasıyla başlar ve bütün eylem boyunca yanmaya devam eder.

Çan Çalınması

Pūja rahip ve rahibeleri ibadet sırasında dikkatimizi Tanrı’ya yöneltmemiz için zil çalarlar. Homalar (ateş seremonileri) sırasında çalınan ziller ilahi olanı kutlamaya çağırmak için çalınır. Arati sessizliğinden önce yüksek tonda çalınan ziller bütün sesleri ve düşünceleri ibadete yönlendirir. Arati ve bhajanlar sırasında çalan ziller de dikkati İlahide tutmak için çalınırlar.

Yere Eğilme Ve Praņāma 

Eğilme, Tanrısal herhangi bir formun karşısında (ilahi, Satguru veya çok saygı duyulan biri) tevazu ile yapılan bir harekettir. Bu hareket sevginin ve Tanrı’ya yönelmişliğin bir ifadesidir.
Bütün vücut ile yere kapanma sırasında baş aşağıya eğilir. Tevazu, kalp için çok önemli bir özelliktir ve tinsellikte gelişmek için farzdır. Başı kalpten aşağıda tutmak, kişisel önemin ve gururun feragatini ifade eder. Kutsal mekânlarda ve ilahi olanın önünde başımızı eğeriz.
Satguru, nihai gerçekliğin tezahürüdür ve Satgurunun ayakları bu gerçekliğin temelinin sembolüdür. Bu yüzden gurunun ayaklarına ve sandaletlerine tapılır. Kutsal bir kişinin ayaklarına dokunarak pranam yapmış oluruz. Gün içerisinde selamlama olarak avuç içlerimizi kalp hizasında veya baş hizasında birleştirerek pranam yapmış oluruz. Amma her oturumunda avuçlarını birleştirerek gözleri önünde beliren ilahinin her tezahürünü pranam ile karşılar. Oturmadan önce yere kapanarak çocuklarının hizmetkârı olarak, Tanrı’ya olan adanmışlığını ve tevazusunu gösterir.

Selamlama Olarak ‘Om Namah Şivaya’ demek

Om Namah Şivaya’nın anlamı ‘Kutsal olanı Selamlıyorum’dur. Manevi yaşamda Mutlak Bilinci karşımızda görerek, o kişiyi selamlıyoruz. Amma öğrencilerine günlük konuşmalarında merhaba, hoşça kal, özür dilerim, teşekkür ederim gibi kelimelerin yerine kullanmalarını tembih etmiş. Bu yolla daimî olarak Tanrı’yı hatırlamamız mümkün olmaktadır.

Yemeklerden Önce Dua
Bhagavad Gīta en çok saygı gören yazıtlardan (kutsal metinlerden) bir tanesidir. Özellikle on beşinci bölüm Mutlak Bilincin insanlarla bir oluşunu hatırlatmaktadır. Aşramda yaşayanlar, her yemekten evvel bu bölümün tamamını okurlar. Daha kısa bir bölümü olan 4. bölümün 24. mısrası ise herkes tarafından söylenerek yemeklerden evvel Mutlak Bilincin her yere nüfuzu anılır.

Brahmārpañam brahmahavir brahmāgnau brahmañāhutaṃ,Brahmaiva tena gantavyam brahmakarmā samādhinah.
Om şanti, şanti, şanti

Eylemin süreci Tanrı’dır. Sunulan adak Tanrı’dır. Tanrı tarafından tanrısal ateşe sunulur. Tanrı’dır sadece varılması gereken. Eylemin de O olduğunu bilmek ve eylemle bir olmaktır (Samādhī). 

Sannyasi ve Svami 
Sannyasi veya sannyasini ünvanları erkek ve kadın rahip ve rahibeler için kullanılan, saygı belirten terimlerdir. Hindistan’da rahip ve rahibeler bütün kişisel istek ve arzularını, insanlığa hizmette bulunmak için terk ederler. Bu kişilere Svami veya Svamini şeklinde onursal isimler verilir. Sanskrit anlamı ‘sahip’tir (Her şeyi terk ederek aslında her şeyin sahibi olurlar). Manastırdaki yaşamın kökenleri geleneksel sistemin dört yaşamsal bölümünden gelmektedir. Her biri 21 yıldan oluşun bu aşamalara aşrama denilir. Bu aşamalar şöyledir;
brahmaçarya, öğrencilik yaşamı; grıhasta, ev sahibi/aile yaşamı; vanaprasta, emeklilikte ormana (günümüzde münzevi yere) çekilmek; sannyasa, manastır yaşamı ve hizmet etmek.

Bir sannyasi, aynı mürşid silsilesindeki başka bir sannyasi tarafından inisiye edilir. 8. yüzyılda Hindistan’ın en büyük bilginlerinden biri olan Adi Şankaraçarya, sannyasinleri dört manastıra (math) bölüp her birini Hindistan’da stratejik bölgelere konumlandırarak düzenlemeler yapmıştır. Karnataka’daki Şringeri Manastırı, Orissa’daki Puri Manastırı, Gujarat’taki Dvarka Manastırı, Uttar Pradeş’teki Badrinatha Manastırı.

Amma’nın Sannyasinleri, Karnata’daki Şringeri Manastırı’na bağlı olan Puri silsilesine dâhillerdir. Amma’nın ilk sannyasi çocuğu Swami Amritaswarupananda Puri idi (Büyük Svamiji). 1989 yılında Amma’nın sannyasi öğrencisi olan Svami Dhurvananda tarafından inisiye edilmiştir. Ardından gelen Amma’nın yanındaki diğer öğrencileri sannyasiliğe Svamiji inisiye etmiştir.

Rahip olurken, kabul ediliş aşamasında büyük fedakârlık isteyen ‘terk ediş’ gerçekleşir. Bunu kişi kendi cenazesini sembolik olarak, bütün biyolojik varlığıyla alakalı bağlarını keserek gerçekleştirir ki buna ailesi de dahildir. Temeli nefse dayalı olan fiziksel beden ile ilişkinin noktalanması anlamını taşır. Bu eylem Viraja Homa seremonisinde gerçekleşir. Bundan sonra Sannyasi bütün dünyayı ailesi olarak kabul ederek, insanlığa hizmet etmeye başlar ve kendi kişisel varlığını düşünmez. Sannyasilerin koyu turuncu renkli kıyafetleri ateşi simgeler ve kişisel bağlarını yaktıklarını gösterir.

Brahmaçari ve Nefsi Terk

Brahmaçari veya kadınlar için Brahmaçarini, maneviyat biliminin öğrencilerine verilen addır. Bu kelime Tanrı ile yürüyen, tek dayanağı Mutlak Bilinç olan kişi için kullanılır. Brahmaçari, manastır yaşamına yeni kabul edilmiş olan acemi rahiptir ve sarı renkli giyinir. Görevleri; zihin ve beden olarak nefsine hâkim olmak, insanlığa özveriliği hizmet, Guru’ya hizmette bulunmaktır. Sannyasinlerin yaşamı artık feragattan ibarettir. Brahmaçarilerin arzusu da bu feragat seviyesine ulaşabilmektir.

Amritapuri’de feragat etmekle ilgili ‘renunciate’ adı altında başka bir uygulama daha vardır. Kendini maneviyata adamış olan aşramın uluslararası sakinleri, Amma’nın rehberliğinde manastır hayatı sürdürürler.

Örf ve Adetler

Alındaki İşaretlemeler

Alındaki işaretlemelere tilak denir. Amma şöyle der: ‘Sevgilinin elbisesinin görüntüsü aşığına onu hatırlatıyorsa, tilak da Tanrı’yı içimizde uyandırır.’ Tilak bereketin bir işaretidir. İki kaşın arasına bhrumadhya (6. çakraya denk gelen, sinirlerin kesiştiği, epifiz bezine yakın bir enerji merkezi) isimli noktaya uygulanır. Tilak, kutsal külden (vibhuti) olabileceği gibi, sandal ağacından veya kumkum denilen kırmızı zerdeçaldan da olabilir. Nokta şeklinde yapılabildiği gibi, üç çizgi şeklinde de yapılabilir. Tilak ile ilgili daha derin bilgi için ‘Ritüeller ve Genel İlkeler Broşürü’ne bakınız.

Māla (Tesbih) Takmak: Rudrakşa Tohumları

Bir māla, bir dizimde 54 ya da 108 boncuktan oluşur. Bu, Tanrı bilinciyle olan bağlantımızın bir sembolüdür.

Rudrakşa ise kutsal bir ağaçtır (elaeocarpus ganitrus). Rudrakşa’nın tohumları, arayıcılar tarafından Tanrı’yı hatırlatması için takılır. Tek tohum hâlinde veya tesbih kolye şeklinde takılabilir. Meditasyona özel bir etkisi vardır. Doğal elektromanyetik özellikleri konsantrasyonu arttırır ve stresi azaltır. Rudrakşa tohumlarının, insanlığın hayrı için Tripura’yı yok ettiği zaman Rudra’nın gözlerinden akan gözyaşları olduğu söylenir. Rudrakşa tohumu bir kök yumrusudur ve 14’e kadar varan yüzleri olabilir. En sık bulunanı ise 5 yüzlü olan tohumdur.

Ayakkabıları Çıkarmak

Ayakkabılar pisliği çeker; temiz değillerdir ve egoyu sembolize ederler. Bu sebeple kutsal alanlara ibadet için girerken, ayakkabılarımızı dışarıda bırakırız. Evlerde ve diğer meskenlerde de aynı şekilde ayakkabılarımızı çıkartıp içeri giriyoruz. 

Beyaz Elbise Giyinmek

Beyaz saflığın ve temizliğin simgesidir. Arayıcılar, manevi gelişim amaçlarını hatırlatması için beyaz giyerler. Amma’nın etrafında birçok adanmış beyaz giyinmeyi tercih etse de böyle bir mecburiyet yoktur. 

Çarptığınız İçin Özür Dilemek

Eğer ayağımız bir şekilde birine değmiş veya çarpmışsa, o kişiye elimizle hafifçe dokunarak ve sonra elimizle alnımıza götürerek saygı gösteririz ve özür dileriz. Amma bu uygulamanın çarpan kişide tevazu uyandırmakla kalmadığı aynı zamanda çarpılan kişide çarpma sonucu oluşan sinir gerilimini de azalttığını söylüyor.

Amma’nın hayatı, onun mesajıdır. Başka bir deyişle, Amma kendisinin uygulamadığı hiçbir şey öğretmiyor. Amma, daimi bir mutluluk hâlinde, her gün binlerce insana sevgiyle sarılıyor, göz yaşlarını silip teselli ediyor ve kendisine gelenlere rehberlik ediyor. Amma, kendi hayatını örnekleyerek, özverili hizmet yolunu tavsiye ediyor.

Amma diyor ki, “Özverili sevgi ile hizmetin, güzelliği ve büyüsü dünyanın yüzeyinden silinmemeli. Dünya, adanmış bir hayatın,sevgiden ilham alan ve insanlığa hizmet eden bir hayatın mümkün olduğunu bilmeli.”