Category: Haberler

  • Aile Hayatı Sürenler İçin

    Bir grıha (ev), bir aşrama (ibadethâne) dönüştürülebilir. Aşram, kişilerin tüm zaman ve enerjilerini Hakk’ın hatırlanmasına adadıkları yerdir. Burada yapılan tinsel pratikler, çeşitlilik içerisinde birliğin görülmesine yardımcı olur. Aile hayatı da böyle olabilir. Eski zamanlarda bu böyleydi. Bu yüzden ev/aile sahibi olan kişi ‘grıhasthashrami’ (evinde aşram hayatı yaşayan kişi) olarak anılırdı. Bu kişi, eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşıyor olmasına rağmen, mutlak amaç Tanrı Hakikati’ne erişmek için çok çabalar. Eğer samimi bir şekilde çabalarsanız, bu mümkündür.

    “Çocuklarım, olduğunuz yerde kalın ve görevinizi sevgi ve adanmışlıkla gerçekleştirin. Eğer bu dünyada evlenip bir düzen kurmuşsanız kaçarak işinizi, karı/ koca ve de ebeveyn olarak sorumluluklarınızı terk etmeyiniz. Bütün görevlerinizden vazgeçip turuncu giysilere büründüğünüzde Tanrı’nın sizi kabul edeceğini düşünmeyin. Hayır, bu işler öyle yürümüyor. Aynı giysileri giymeye devam edin, sorumluluklarınızı devam ettirin, evinizde kalın ve işlerinizi yapın. Ancak, aynı zamanda, kendi Özbenliğiniz’de yaşamayı öğrenin. Bu, öğrenmemiz gereken en önemli sanattır. Biz başka her şeyi öğreniriz, yalnız bu hariç: kendi Öz Benliğimizde ikâmet etme sanatı.”

    “Yalnız veya ailenizle birlikte yaşıyor olsanız da, eğer zihinsel kapasiteniz herhangi bir duruma adapte olabilecek yeterlilikte değilse, hayatta mutlu ve başarılı olamazsınız. Bu hayatın en temel ilkelerinden biridir.”

    “Aile yuvası, bir grup bireyin çatışma içerisinde, her zaman kavga ve tartışma ortamında yaşadıkları bir yer olmamalı. Aynı zamanda sadece yemek yiyip uyuma yeri olduğu ve hayatın zevklerinin bunlardan ibaret olduğu düşünülmemelidir. Bu, aile hayatını cehenneme çevirir ve kişiliklerinizi parçalara ayırır. Böyle bir aile hayatı ölüme eşdeğerdir. Aile hayatında böyle yaşam süren kişinin bir cesetten farkı kalmaz.

    Evin içinde yaşayanların birbirleriyle bağ kurmadığı, sadece orada bulunup birbirlerine teğet yaşadıkları böylesi bir ev hapishaneye benzer. Ailenizi cennete, evinizi sevginin, bereketin ve barışın hakim olduğu bir yuvaya dönüştürebilirsiniz.

    Elbette bunun için çok çaba göstermek gerekir. O yüzden bunu bir sādhanā – tinsel pratik olarak algılayabilir ve hayat içerisinde uygulamaya alabilirsiniz.”


    “Evdeyken dahi, yaşam ilahi amaca hizmet etmelidir. Dünyada yaşarken de tinsel bir yaşam sürmek mümkündür. Burada olması gereken, kişinin eylemlerini özveriyle herhangi bir bağımlılık oluşturmadan sürdürmesidir. Kişi geçmiş ve gelecek hakkında endişelenmemelidir. Mevcut anda var olup, eylemlerinizi ve bunların sonuçlarını Hakk’a teslim ediniz. Sorumluluklarınızı, Hak’tan geldiğini aklınızdan çıkarmadan can-ı gönülden yerine getirin. Yüce Rab tarafından sağlanan her şeye şükrediniz. Çünkü ne zaman tam bir teslimiyet ve adanmışlıkla davranırsak, en iyi sonuçları alırız. Ancak aklınızı sadece sonuca odaklanarak karıştırmayın. Mevcut sorumluluklarınızı Tanrı tarafından verilmiş bir görev bilinciyle, samimi ve tüm kalbiniz ile gerçekleştirdiğiniz vakit, gelecek, dostunuz olur. Bugünü adanmışlıkla yaşayın, o zaman yarın sizin dostunuz olur. Her şeyin Hak olduğunu bilin ve ‘Ben’ ve ‘Benim’den kurtulun’.”

    “Biz kendi dharmamıza* göre yaşamalıyız; başkasının dharmasını yaşamaya çalışmamalıyız. Bu, dişçinin kardiyolog rolünü üstlenip kalp hastası olan birini tedavi etmesine benzer. Eğer dişçi kalifiye olmadığı bir görevi üstlenirse bu hem hastayı hem de kendisini tehlikeye atar. Dişçinin kendi işini yapması gerektiğini söylemeye lüzum yok. Zaten kendi görev alanında yeterince işi vardır.

    Gayretle gerçekleştirilen her eylem, sevgi, adanmışlık, teslimiyet içerdiğinde mükemmele ulaşacaktır.”

    *Sanskrit kökenli Dharma kelimesi, çok fazla anlam taşımaktadır. Bunlardan bazıları; hak, görev, düzen, yasa, sorumluluk, kural, hakikat, değerler. Her kişinin kendine has dharması bulunmaktadır.

  • Amma’nın 68. Doğumgünü ‘Amritavarsham 68’ Kutlaması

    Pandemiden dolayı Amma’nın 68. Doğumgününü bu sene birlikte kutlayamasak da, 3 gün boyunca canlı yayın ile Amritapuri aşramdaki etkinliklere dahil olabileceğiz.

    amrita.live sitesinden tüm homa ve pujalari izleyebilirsiniz.
    27 Eylül, Pazartesi Amma ile canlı yayın live.amma.org sayfasından olacaktır.
    (Son dakika değişiklikleri olabilir)

    25, 26 ve 27 Eylül tarihlerinde özel homa (ateş ritüelleri) puja (çiçeklerle yapılan ibadetler) ve Devi Mahatmyan yazıtı okumasını amrita.live sitesinden canlı izleyebileceğiz.

    Program:

    25 Eylül
    01:30 Lalita Sahasranama Arçana
    02:30 Maha Ganapati ve Navagraha Homa
    07:30 Maha Mrtyunjaya Homa
    11:00 Devi Mahatmya Parayana
    16:00 Mahasudarşana Homa
    18:30 Karthika Puja

    26 Eylül
    01:30 Lalita Sahasranama Arçana
    02:30 Maha Ganapati ve Navagraha Homa
    05:00 Mrtyunjaya Homa
    07:30 Dhanvantari Homa
    11:00 Devi Mahatmya Parayana
    16:00 Mahasudarşana Homa

    27 Eylül
    01:30 Lalita Sahasranama Arçana
    02:30 Maha Ganapati ve Navagraha Homa
    06:00 Swamiji’nin (Amritaswarupananda) Satsangı
    Guru Paduka Puja
    Dünya Barışı için Meditasyon ve Mantralar
    AMMA’NIN DOĞUMGÜNÜ MESAJI

    16:00 Mahasudarşana Homa

    Türkiye saatleri belirtilmiştir.

    İyi ki doğdun Amma ❤️
    İyi ki elimizden tutup karanlıktan aydınlığa liderlik ediyorsun.
    İyi ki rol modelimizsin.
    Nice uzun sağlıklı yaşların olsun ❤️???
    Hizmetimiz daim olsun

  • Bhārat’ın Vizyonuyla Eğitim Sistemimizi Yeniden Şekillendirelim

    Eğitim hem içeriye hem de dışarıya ışık yaymalı, farkındalık aşılamalı ve öğrencinin ulusuyla, dünyayla, tüm insanlar ve diğer varlıklarla, Doğa ve Tanrı’yla derin bağını güçlendirmelidir.

    14 Ağustos 2021
    D. Litt (Honoris causa), Kalinga Institute of Industrial Technology (Kalinga Endüstriyel Teknoloji Enstitüsü)
    Kendisine Fahri Doktora Derecesinin verilmesi üzerine Amma’nın Mesajı

    Amma, Saf Sevginin ve Mutlak Bilincin bedenlenmiş hâli olan tüm çocuklarının önünde eğiliyor.
    Eğitim Bakanlığı Birliği, Beceri Geliştirme ve Girişimcilik Bakanı, Şri Dharmendra Pradhan, Nobel Laurate, Profesör Jean-Marie Lehn. Her şeyden önce, böyle bir onuru bana bahşettikleri için Lok Sabha Üyesi ve Saygın Kalinga Üniversitesi Kurucusu Sayın Achyuta Samanta’ya, İsviçre Parlamento Üyesi Sayın Nik Gugger’a, Müşavir Sayın Ved Prakash’a, Sayın Sasmita Samanta’ya, Sayın Varun Suthra’ya ve Kalinga’nın diğer yöneticilerine en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

    Aşramın dünyaya sunduğu insani hizmetlerin hepsi Amma’nın adanmışlarının gönülden  sevgisi ve fedakârlığı sayesinde olmaktadır. Bu nedenle, Amma bu onuru çocuklarına ve onların sevgiyle taşan kalplerine sunmaktadır.

    Kalinga ve Şefkat

    Kalinga, tarihin sayfalarına altın harflerle yazılmış, büyük bir olayın anılarının uyuduğu kutsal topraktır. Bu topraklar, imparator Aşoka’nın güçlü bir istila savaşının üstesinden gelişine, zaferinden sonra kanlı savaş meydanını görünce yaşadığı derin kedere, yüreğindeki değişime ve ebedi huzur ve aydınlanma yolunun peşinden koşmasına şahitlik eden topraklardır. Saygın Kalinga Üniversitesi’nin kurucusu, Achyuta Samanta insanlığa hizmet etmek için işte bu şefkatin topraklarını seçmiştir. Amma onu yürekten alkışlıyor.

    Eğitim ile varılması gereken en önemli nokta, insanların birbirlerine şefkat duymasıdır. Amma, üniversitenin bunu amaçladığını bilmekten dolayı son derece memnun. Üniversitenin olduğu bölgede ve çevresinde yaşayan on binlerce insana, destek ve barınak feneri olarak parladığını söylemeye gerek bile yok.

    Bhārat* Topraklarının Vizyonu

    Bu dünya ve içindeki tüm varlıklar, o tek Mutlak Bilincin farklı formları ve tezahürleridir. 

    Dolayısıyla, yaratılıştaki canlı-cansız her şeye sevgi, saygı ve hizmetkâr bir tutumla yaklaşmalıyız. Bhārat topraklarının vizyonu budur. Bhārat’ın dünyaya ulaştırdığı ulvi mesaj budur. 

    Sanātana Dharma’ya göre, Yaratıcı ve yaratım iki değil, birdir. Altın yüzüğün, kolyenin, bileziğin şekiller farklı olsa da, özü altındır. Güneş yüz tane kabın üstünde yansısa bile sadece bir tane güneş vardır. Benzer şekilde herkesin içindeki Özbenlik tektir. Eğer bu anlayışla yaşarsak, başkalarını da düşünen bir kalbe sahip oluruz. Sağ el yaralandığında sol el hemen onu okşar ve onu teselli eder. Herkes bu tavrı geliştirip, başkalarında kendisini görüp sevip ve hizmet etsin.

    Eğitim Kelimesinin Gerçek Anlamı

    “Eğitim” kelimesinin gerçek anlamının, içimizde olanı dışarıya çıkarmak olduğunu birçoğunuz biliyor olabilir. Eğitim kişinin içindeki gizli yetenekleri ortaya çıkarabilmeye yarar. Hepimizin birçok yeteneği mevcut, ama genelde bunun farkında değiliz. Bir hamal geçimini, başının üstünde yük taşıyarak sağlarken, bir bilim insanı başını olağanüstü keşifler ve icatlar yapmak için kullanır. Aynı şekilde, hepimizin içinde gizli, sonsuz bir güç mevcut. Ancak birçoğumuz bunun var olduğundan bile bihaberiz.

    Uyuşuk Tavuklar

    Amma çocukluğundaki bir olayı hatırlıyor. Amma’nın çocukluğunda Amma’nın annesi, Damayanti Amma’nın tavukları vardı. Tavuklar kuluçkadan çıktıktan sonra bazen uzun süre yumurtlamazdı. Uyuşuk bir hâl alırlar ve sanki hastaymış, ateşleri varmış gibi bir köşede kambur otururlardı sadece. Birisi yaklaştığında, onu uzaklaştırmak için sesler çıkarırlardı. Yemek yemeyi, hatta yemek aramayı bile bırakırlardı. Kendi hâllerine kalırlarsa bir altı ay daha hiç yumurtlamaya bilirler, hatta açlıktan ölebilirlerdi.

    Bu şekilde beş günden fazla geçirirlerse, Damayanti Anne onları kurtarmak için nehre atardı. Böylece hemen kanat çırpmaya başlar ve kıyıya dönerlerdi. Annem bunu dört beş kez tekrar ederdi. Tavuk o zaman normale döner ve yiyecek aramaya ve ve 15 gün içinde yumurta vermeye başlardı. Burada, tavuğun doğuştan gelen yumurtlama yetisini, ancak  uyuşukluğundan dolayı, bu kapasitesini ortaya çıkaramadığını görüyoruz.

    Benzer şekilde, hepimizin doğuştan gelen yeteneklerimizi uyandırma kapasitesi var.

    Modern Eğitim Sisteminin Eksiklikleri

    Mevcut eğitim sistemi öğrencilerin içlerinde yatan yetenekleri ve kapasiteleri uyandırabilir bir şekilde mi gelişiyor? Üzerine düşünmemiz gereken bir soru bu. Modern eğitim sisteminin en büyük eksikliklerinden biri, körü körüne rekabet ve bundan doğan taklitçiliktir. 

    Amma, Batı üniversitelerinin birinden, bir profesör tanıyor. Kendisi burs onaylarından  ve Uluslararası Çalışmalar programından sorumlu. Bana, “Amma, Hindistan’dan birçok burs ve doktora başvurusu yapılıyor. Ancak başvuruların  % 99’unda öğrenciler tıpatıp aynı şeyleri yazıyor. Tüm başvuru formları aynı görünüyor. Formu okumaya başlar başlamaz, çöpe atıyorum.”

    Eğitim Sistemimizi Yeniden Şekillendirelim

    Öğrencilerimizde yaratıcılığı teşvik etmek için eğitim sistemimizi yeniden şekillendirmek zorundayız. Şüphesiz, modern eğitim sistemi çocuklarımızın isim, şöhret ve zenginlik peşinde koşmalarına yardımcı oluyor. Ama tüm insan hayatı sırf bundan mı ibaret? Hayatın amacı sadece çok kitap okumak, rekabetçi sınavları geçmek, diploma almak, iş bulmak ve para kazanmak mı?

    Yaşam ve Yaşamak Aynı Şey Değildir

    Yaşam ve yaşamak aynı şey değildir. Yaşamak için bir işe, paraya, eve, arabaya ve başka konforlara ihtiyacımız olabilir. Ancak yaşamı bunlar tam kılamaz.  Asıl sevgiye, şefkate, sevecenliğe; başkasının acısını bilen ve hisseden bir kalbe ihtiyaç duyarız. Düşüncelerimizde  ve eylemlerimizde hoşgörülü ve olgun olmalıyız.

    Eğitim hem içeriye hem de dışarıya ışık yaymalıdır.  Eğitim muhakemeyi ve tefekkürü eşit derecede geliştirmelidir. Dış dünyayı bilmek kadar, iç dünyayı da keşfetme merakını geliştirmelidir. Eğitim, bize dış gözlerimiz kadar iç gözümüzü de açık tutmayı öğretmelidir.  Eğitim, farkındalık aşılamalı ve öğrencinin ulusuyla, dünyayla, tüm insanlar ve diğer varlıklarla, Doğa ve Tanrı’yla derin bağını güçlendirmelidir.

    Potansiyelin %75’i Az Gelişmiş Durumda

    Modern eğitim sistemi, zihinsel ve entelektüel gelişim üzerinde çok durur. Ancak bunların ikisi de fiziksel boyuttadır. Ve bu nedenle mezun olanlar, saf varoluş boyutundan tamamen habersiz kalırlar. Eğer bu cehalet giderilmezse, dünyada dirlik ve birliği sağlayamayız. Bir ailede beş kişi olduğunu  ve her birinin kral olmak istediğini düşünün; o ailede mücadeleden başka bir şey olmaz.

    Kendimizi dört parçaya bölecek olursak, beden-zihin bütünü varoluşumuzun çeyreğinden daha azına tekabül eder. Kim olduğumuz bilincinin, % 75’inden fazlasına cahil durumdayız. Fiziksel sağlığı ve entelektüel gücü korumanın ötesinde, bedene ve zihne yaşam enerjisini veren içsel gücü anlamamız gerekir. Görülür olan her şeyin, asıl temelinde var olanı anlamalıyız.

    Dünya Tek Bir Ailedir

    Gelecek eğitim müfredatlarımız Hindistan’ın vasudhaiva kuṭumbakam-“Dünya tek bir ailedir” anlayışına en azından bir miktar önem vermelidir.

    İnsanlık ilerledikçe, bu birlik bilinci, birazcık düşüncelerimize ve davranışlarımıza yansımalıdır. Aksi takdirde açgözlülük zirve yapacak ve insanlığın varlığını dahi tehdit edecektir.

    Bu olasılığın habercilerini geçtiğimiz yıllarda Doğa Ana’nın sunduğu uyarılarda gördük.  Tanrı’nın, Doğa Ana’nın uyarılarına kulak asmazsak, insanlık kendini yakın bir zamanda dünyanın nesli tükenmiş türleri arasında sayabilir.

    Eğitimin Beş Amacı:

    Eğitimde aranması gereken beş amaç vardır:

    1. Geçimini sağlamak: Zenginlik, mevki ve konfor edinmek için gereken bilgi ve beceriler.
    2. Zihinsel sağlığın, yani düşünce ve duygularımızı kontrol etme olgunluğunun, en az fiziksel sağlık kadar önemli olduğunu kabul etmek ve bu olgunluğu erişmek.
    3. Kişinin evine ve ailesine; aynı zamanda da bize şefkatle yiyecek, barınak, güneş ışığı, yağmur, dağlar, ormanlar, nehirler, ağaçlar ve meyveler bahşeden Doğa  Ana’ya olan borcumuzu ödemek için üzerimize düşen vazifenin eğitimi.
    4. Tanrı’ya ve Doğa Ana’ya şükran, sevgi ve saygı duyma ilhamı ve bu şükrandan doğan sosyal hizmet ve özverili hizmetle meşgul olma motivasyonu.
    5. İç benliğimizin farkındalığını uyandırmak ve şunu anlamak: “Ben ayrı bir varlık değilim. Bilakis, ben bu evrenin bir parçasıyım. Kıyılara ulaşan dalgalardaki su ile okyanusun ortasındaki su nasıl aynı ise, ben de bütün yaratılışla birim.”

    Okul Yılları Meditatif Bir Dönem Olmalıdır

    Dış dünyayı öğrenmek bir köprü gibidir. Biz bu köprüyü geçebilmeli ve içsel benliğin ışığına ulaşabilmeliyiz. Eğitim, bu amaca ulaşmak için, içinden geçmemiz gereken tapas-manevi perhizdir. Bu yüzden okul yılları meditatif bir dönem olmalıdır. Eğer öğrenciler eğitimleri süresince bu temel üzerinde sağlam dururlarsa, asla kıskançlığa veya rekabetçiliği düşmeyeceklerdir. Bunun yerine, hayatları sevgi ve dostluğun hüküm sürdüğü; insanın, doğanın ve Tanrı’nın elele ilerlediği bir kutlama olacaktır.

    Umudu ve İyimserliği Kaybetmeyelim

    Koronavirüs pandemisi ile birlikte, dünya karanlık ve zorlayıcı bir dönemden geçiyor. Ama umudu ve iyimserliği kaybetmeyelim.

    Amma bir hikâye hatırlıyor: Bir keresinde büyük bir salyangoz grubunun kuzeye doğru gittiğini gören ve güneye doğru uçmakta olan bir grup kuş onlara yaklaşır ve “Hepiniz nereye gidiyorsunuz böyle?” diye sorar. Salyangozların lideri  cevap verir: “Ah.. Ötedeki kuzey orman yoluna gidiyoruz.”

    Bunu duyan kuşlar gülüşürler. “Dalga mı geçiyorsunuz. Biz bahsettiğiniz o ormandan dönüyoruz. Orada şu anda kuraklık hakim var. Tüm ağaçlar kurudu ve tek bir yeşil yaprak bile kalmadı.” 

    Ama salyangozların lideri şöyle cevap verir: “Problem değil. Biz varana dek, birçok yaprak yeniden çıkmış olur.”

    Hikâyedeki salyangozlar gibi, hayatın zorluklarına rağmen ilerlemeye devam edecek iyimserliğe ve özgüvene sahipsek, tüm engelleri aşabiliriz. Özgüven, sınırlamalarımızın yerçekiminden kurtulmak için gerekli olan itici roket gibidir.

    Benim Sizinkinden Başka Kolum Yok

    Yolunu aydınlatmak için güneşin bir muma ihtiyacı olmadığı gibi, Tanrı’nın da bizden gelecek bir şeye ihtiyacı yoktur. Yoksul ve muhtaçlarda Tanrı’yı görerek, onlara şefkatle yaklaşmaya çalışalım. Böylece, ilâhi lütfun bize akması için uygun hâle geliriz.

    Köyün birinde, kollarını açmış çok güzel bir evliya heykeli varmış ve altında ‘Kollarıma gelin’ yazıyormuş. Yıllar içerisinde heykelin kolları kırılıp gitmiş. Köylüler, heykeli çok sevdiklerinden bu duruma üzülmüş ve ne yapacaklarına karar vermek için toplanmışlar. Bir kısım, heykeli indirmeyi önermiş, diğerleri itiraz edip yeni kollar yapılması gerektiğini söylemiş. Sonunda yaşlı bir adam çıkıp “Hayır. Boşverin yeni kol yapmayı. Kolsuz kalsın.” demiş. Diğer köylüler “Ama aşağıdaki levha ne olacak? ‘Kollarıma gelin’ yazıyor” diye yanıtlamış. Yaşlı adam cevaplamış: “Sorun değil. ‘Kollarıma gelin’ yazısının hemen altına ‘ama benim sizinkinden başka kolum yok.” eklemelisiniz.

    Tanrı bizim kollarımız, bizim gözlerimiz ve bizim kulaklarımız aracılığıyla çalışır.

    Bizler, İlâhi’nin içimizden akmasına izin vererek, Onun elinde ideal araçlar olalım.

    Doğru Zaman, Kişisel Gayret ve Tanrı’nın İnayeti

    Eylemlerimizin istenen sonuçları vermesini istiyorsak üç faktör gereklidir: Doğru zaman, kişisel gayret ve Tanrı’nın inayeti.

    Diyelim ki önemli bir etkinliğe katılmak için uzun bir yolculuk yapmamız gerekiyor. Bunun için sabah erken kalkıyoruz, arabaya biniyoruz, havaalanına doğru yola çıkıyoruz.

    Belki yolda arabamız bozuluyor ya da küçük bir kaza yapıyoruz, bu yüzden de uçağı kaçırıyoruz. Veya havaalanına zamanında varıyoruz ama bu sefer de uçağın mekanik bir sorun yaşadığını ya da hava koşullarından ötürü uçuşun iptal edildiğini öğreniyoruz.

    Biz burada yeterli gayreti göstermemize rağmen, lütuf faktörü eksik olduğundan niyetlendiğimiz noktaya ulaşamıyoruz. Tüm eylemlerimizi tamamına erdirmek için Tanrı’nın inayetine ihtiyacımız var. O lütfu almak içinse iyi eylemler yapmamız gerekiyor.

    Uyanalım ve ilâhi lütfa açık olalım. Paramātman (Mutlak Bilinç) hepimizi korusun.

    *Bhārat, Hindistan’ın asıl ismidir. Işığın ülkesi anlamına gelir. Hindistan, Müslüman ve İngiliz işgalciler tarafından verilmiştir.

    Oṃ Lokāḥ Samastāḥ Sukhino Bhavantu Dünyadaki tüm varlıklar mutlu ve huzurlu olsun.

  • Guru’dan alınan mantranın anlamı nedir?

    Guru’dan alınan mantranın anlamı nedir?

    13 Aralık 2019, Cuma, Amritapuri Aşram- Amma’nın satsangından alıntı

    Kişi Bijakśara* içeren bir mantrayı Guru’dan almalıdır. Bu, daha çok iyi yoğurt elde etmek için süte yoğurt mayası katmaya benzer. Bu yöntem sayesinde kişi Samsāra’dan** kurtulabilir, çünkü Guru saf enerjinin kendisidir.
    Farklı sıcaklıklardaki sular, örneğin 40, 60 veya 80 derece diyelim, ne kadar farklı ısılarda olsalar da, yine de mikrop barındırabilirler. Ama, su bir kere 100 dereceye ulaştığında, tüm mikroplar ölecek ve su saflaşacaktır. Aynı şekilde, Guru saf ve berrak enerjidir ve bize bir mantra verdiğinde bu enerjiyi bize aktarır.


    Guru tam olarak neye ihtiyacımız olduğundan haberdardır. Küçük bir bebeğe sindiremeyeceği sığır eti verilemeyeceğinden, annesi bebeği şefkatle süt ile besler. Guru neye ihtiyacımız olduğunu bilir ve ona göre verir. Karın ağrısı şikayetiyle doktora giderseniz, buna gastrit, ülser, fıtık, kanser, sindirim problemi veya stres gibi birçok faktör sebep olabilir. Doktor gerekli kontrolleri yaptıktan sonra teşhisi koyar ve ona göre ilaç verir.
    Benzer şekilde, bilhassa Guru’nun saf enerjisi ile yüklü Bijakśara içeren mantra size verilmiş ise, onu inanarak tekrar ettiğinizde, doğum ve ölüm döngüsünü kolayca aşabilirsiniz

    *kutsal hece tohumu
    ** doğum ve ölüm döngüsü

  • Amma Temiz Ganj Projesi için 200 milyar Rupi Bağışlıyor

    Amma, 11 Eylül 2015 tarihinde tüm Hindistan’ı kapsayan tuvalet inşa girişimi ve açık alana dışkılamayı bitirmek için 200 milyar Rupi (30 milyon dolar) değerinde bağış açıklamasında bulundu tarif viagra pfizer. Amma, Başbakan Narendra Modi’nin Swachh Bharat (Temiz Hindistan) ve Namami Gange (Temiz Ganj) projelerinin parçası olarak, Ganj Nehri çevresindeki en fakir köylerin tuvalet inşasında kullanılmak üzere 100 milyar rupi değerindeki çeki Hindistan Maliye Bakanı Arun Jaitley’e sundu. Bu projeler, açık alana dışkalama sebebiyle kirlenen sulardan etkilenen, milyonlarca vatandaşın yaşamını tehdit eden hastalıkları sonlandırmayı amaçlıyor.
    Amma-NamameGanga1

    Projenin 100 milyar rupi değerindeki ilave ikinci etabı, ay sonunda gerçekleşecek olan Amma’nın doğumgünü kutlamaları esnasında açıklanacak. Amma: “Bana göre, gerçek ibadet yoksullara yapılan merhamet dolu hizmettir. Özverili hizmet ile gerekli farkındalığın muntazam karışımı, hakiki şefkattir. Bu proje, gerçekten ihtiyacı olanlara, gerekli yardımı sağlayacaktır. Sadece inşa değil, eğitim de gerekmektedir. Köylülere, açık alana dışkalamanın zararları – kirlenen su ve toprağın, gıdaya bulaştığı ve birçok parazit enfeksiyonlarına yol açtığı öğretilmeli. Bizim organizasyonumuzun tuvalet inşa deneyimlerine dayanarak, farkındalık yaratmak temeldir. Diğer türlü, gerekli tüm imkânlara sahip olsalar bile, kullanmayabilirler.”, dedi.
    Embracing the World, bu bağışların yanı sıra, gerekli eğitimleri de sağlamaktadır.

    Amma-NamameGanga2
    Mart 2015’deki Delhi ziyaretinde Başbakan Modi ile Amma, öncelikle Temiz Ganj projesine Amma’nın organizasyonunun katkılarını konuştular. Bu vesileyle Başbakan, hükümetin bugüne kadar ki en büyük çevresel ve temizlik projesi olan ve 2019’a kadar 60 milyondan fazla eve sıhhi tuvalet sağlanmasını hedefleyen Temiz Hindistan Projesi ile uyumlu giden çevresel girişimlerinden dolayı Amma’ya minnettarlığını dile getirdi. Güncel rakamlar 600 milyondan fazla insanın sıhhi tuvalete erişimi olmadığını gösteriyor. Bu da hastalık ve buna bağlı toplumsal problemlerin başlıca sebeplerinden sayılıyor.
    Amma-NamameGange3

  • Amma’nın Modern Kölelik ve İnsan Ticareti üzerine yaptığı Konuşma

    Amma’nın Modern Kölelik ve İnsan Ticareti üzerine yaptığı Konuşma

    “İnsan ticaretinin yaralarını sarabilecek tek ilaç saf ve özverili sevgidir” – Amma
    (5 Ara ’14)

    Amma’nın Modern Kölelik ve İnsan Ticareti üzerine yaptığı Konuşma
    Yer: Pontifical Academy of Sciences, Vatikan, Roma
    Amma, bugün burada toplanmış bulunup, İlahi Sevgi’nin ve Yüce Benliğin bedenleşmiş hali olan herkesin önünde eğiliyor. Mukaddes Papa Cenapları ve saygıdeğer misafirler… Öncelikle, böylesi tarihi bir buluşmaya katılabilmiş olduğum için en içten teşekkürlerimi belirtmek isterim. Verilmiş olan bu fırsat ile ayrıca, Mukaddes Papa Cenapları ve Pontifical Academy of Sciences’in rektörü, Muhterem Piskopos Marcelo Sánchez Sorondo’ya, bu toplantıyı gerçekleştirebilmek için gösterdikleri azim ve sosyal sorumluluk adına şükranlarımı sunmak isterim.
    İnsan ticareti topluma salınmış en kötü lanetlerden biridir ve bu sadece bu yüzyıla ait değil, zamanın başlangıcından beri böyledir. Biz ne kadar çok kölelik ve cebri çalıştırmadan kurtulmaya çalışsak, o daha da sıkı bağlanıyormuş gibi gözüküyor. Aynı bizi kovalayan şeytani bir hayalet gibi. Papa Cenapları’nın belirtmiş olduğu gibi, “İnsan ticareti, modern toplumun açık yarasıdır. İnsanlığa karşı bir suçtur.”

    14amma-pope04

    Bu korkunç ve ahlaka aykırı suçu azaltmaya çalışmak ve kurbanları bu kaderden kurtarıp korumak adına yasalar koymak her ülkenin görevidir. Bu aynı zamanda, her vatandaşın toplumsal huzura ve adalete karşı ahlaki sorumluluğudur. Ancak, şu acı gerçeğin farkındayız ki, bu sorun kolayca çözülemiyor. İnsan ticareti yarası yüzyıllardır süregelmiştir ve oldukça derin köklere sahiptir.

    İnsan ticareti, yüreklerinde geleceğe yönelik tatlı hayallerle dolu masum ve çaresiz çocukların yaşamlarını parçalıyor, onları harap edip bir kenara atıp bırakıyor.
    Tanrı’nın şefkati ile bize yaşam nimeti verilmiş. Bu yaşamı, iyi eylemlerle sürdürmek Tanrı’ya sunulan bir adaktır. Başka bir insanın hayatını mahvetmek, Tanrı’nın vermiş olduğu bu hediyeye hıyanet etmektir. Yaşayan tüm canlılar, İlahi Yaratıcı’nın aracıdırlar.
    Tanrı’nın mahkemesindeki yasa, hak; hakikat veya dharmadır. Bu yasaya saygı duyup, yerine getirmek için çaba gösterelim. İnsan ticareti ise haksızlıktır.
    Tüm dini liderler her iki tarafa da yardım edebilirler: Hem hemcinslerini insan köleliği tuzağına düşürmüş olanlara, hem de bu ağa düşen kurbanlara. Her ikisinin de doğru yola yönlendirilmek üzere rehbere ihtiyacı vardır. Dini liderler bu mücadeleye hazırlıklı olup, hakikati savunmalıdır. Bu savaş öldürmeyi amaçlamıyor. Ancak, çaresizleri, şeytani düşüncelerden korumak üzere savaşa hazır olmalıyız. Sınıf, inanç, din, gibi farklılıklardan oluşan intikam çatışmaları istemiyoruz. Bunun yerine, empati duygusunu geliştirerek, her bir kişinin içindeki tanrısallığı fark etmesini niyet etmeliyiz.
    İnsan zihni, din, sınıf, dil ve ülkesel sınırlar doğrultusunda bölünmüşlükler yaratmıştır. Gelin, her şeyi ve her yeri kuşatan saf sevgi köprüsü kurarak, bu ördüğümüz duvarları yıkalım. Her taş kesilmiş kalp, sevgi ile yumuşar. Sevgi, en derin karanlıklara dahi ışığını yayabilir. Özverili sevgi ise, bizi köleleştiren sığ zihniyeti dönüştürüp, kişisel özgürleşmemize doğru yön verir. Başkalarını kölelik ve ticaret için kullananlar, bu olumsuz zihnin ağına düşmüşlerdir. Dini liderler, gizli amaç ve güdüsüz, tüm inançların özü olan, özverili sevgi ve ruhaniyet merkezli, bir rehabilitasyon için aksiyon planı hazırlamalılar.
    Haksızlığın karşısında sessiz kalmak, haksızlıktır. Hükumetler ve politik liderler, suçluların kaçmasını engelleyecek, yasa açığı bırakmayacak kanunlar yaratıp bunları katı bir şekilde uygulamalıdır. Birçok ülke ve çeşitli STK’lar, insan ticareti ile savaşıyor, yine de ne insan ticaretinin gücünde, ne de bu inanılmaz kazanç için kullanılan ve sonunda bir kenara atılan canları tehdit altında olanlarda bir azalma görebiliyoruz. Bu ticarete kurban gidenlerin sayısı hızla yükselmektedir. Muazzam bir ağacın kökleri gibi, bu trajedinin de kökleri gittikçe toplumun daha da derinlerine inmekte. Eğer bu gözümüzün önünde gerçekleşen adaletsizliğe karşı durmayı başaramazsak, gelecek nesillere kötü örnek olacaktır.

    14amma-pope3

    İnsan ticaretinin kurbanları, öz saygılarını kaybeder ve umutsuzluk çukuruna düşerler. Çoğu zaman teröristlerce uyuşturucu kaçakçılığı, intihar bombacılığı ve birçok diğer yasa dışı faaliyetler için kullanılırlar. Günlük hayatımızda yediğimiz bazı gıdalar, gece gündüz çalışmaya zorlanan çocuklar tarafından üretilir. Kurbanların böbrek ve diğer organları ticari mal haline getirilip, pazar meydanında satılmaktadır. Ve bu kurbanlar, gördükleri tacizden psikolojik sorunlar geliştirmiş veya AIDS gibi tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmışlar ise, iş görmezlik nedeniyle sonunda sokağa atılırlar.
    Bizzat kendim, insan ticaretinin binlerce örneğini gördüm ve dinledim. Bir keresinde bir kadın bana gelerek göz yaşlarına boğuldu. Dedi ki, “Amma, ben AIDS’im. Ölmeden evvel tek dileğim ise çocuğumu görmek. Lütfen bana yardım et.” Amma ne olduğunu sorduğunda, dedi ki, “Ben dokuz yaşındayken, bir evin hizmetçisi olarak çalışıyordum. Orada yaşlı bir adam ile tanıştım. Bana daha iyi maaş ve başka sözler verince onunla gittim. Yeni yere ulaşınca, orada başka kızların da olduğunu gördüm ama onlarla konuşmam yasaktı. Sonunda orasının bir genelev olduğunu anladım. Adamlar düzenli olarak bana tecavüz etmeye başladı. İlk başlarda, getirildiğim duruma kızgın ve suçlu hissetmiş olsam da, zaman geçtikçe şeref duygumu kaybederek işimden keyif almaya bile başlamıştım.”
    “Beş yılın ardından bir kız çocuğu doğurdum. Bebeğimin ilk ayında süt vermeme izin verdiler, sonra aniden onu benden aldılar. Birkaç yıl sonrasında ise bana HIV teşhisi konuldu ve çocuğumu görmeme izin vermediler. Rahatsızlığım ciddileşince, beni hastaneye götüreceklerini söylediler fakat onun yerine sokağa atıldım. Onlara çocuğumu son bir kez daha görebilmek için yalvardım ama asla izin vermediler. Beni geneleve bile geri götürmediler. Kime yardım için gittiysem bana tiksinerek ve nefretle muamele etti. Tek yapmadıkları şey beni taşlamaktı. Tüm kapılar yüzüme kapanıyor. Bu dünyada yaşayamam artık. Ölmeden önce sadece çocuğumu görmek istiyorum. Ona daha büyük gözükmesi için hormon mu enjekte ederler, beni kullandıkları gibi kullanıp ve sonunda sokağa mı atarlar?”
    Bu acıklı hikayeyi duyduğumda, kızını bulması için insanlar gönderdim. Bu zor bir görevdi.

    14amma-pope

    Başka kadınlar da korkunç hikayelerini Amma ile paylaştılar: “Bir adam bize düzenli olarak misafirliğe geliyordu. Nerede yardıma ihtiyacımız varsa yardım ediyordu ve bu da ona alışmamızı sağlamıştı. Bir süre sonra, çocuklarımızı arkadaşının yurt dışındaki şirketine götürmeyi teklif etti. Her ay yüksek miktarda para göndereceğine söz verdi. Her birimize 1.000 Rs değerinde ön ödeme verdi ve çocuklarımızı götürdü. O günden beri ne onu, ne de çocuklarımızı gördük. Çocuklarımızın nerede olduğunu bilmiyorduk ama bir geneleve götürüldüklerini duyduk. İnsanlar, o geneleve gittiklerinde, çocukların oradan satıldığı haberini aldık.” Bunları diyerek göz yaşlarına boğuldular.

    Günümüzde her şeyin değeri arttı. İyi para karşılığında, erkekler spermlerini ve kadınlar yumurtalarını satıyor. İronik olan ise, birçok ülkede bir çocuğun fuhuş veya kaçak işçilik için 10 ile 20 dolar arası acınacak bir tutara satılması.
    İnsan ticareti karışık bir problem. Çözümü de çok yönlü olmalı. Dharma’nın açısından, yoksulluğun zorunlu açısından, yasal açılardan, ve benzerleri ile durumu değerlendirmeliyiz. Sosyal sorumluluk hizmetleri ve farkındalık kampanyaları bu süreçte büyük rol oynarlar. Tüm bu durumlar göz önünde bulundurulduğunda, bu durumu iş birlikçi bir yaklaşım ile düzeltebiliriz.
    Bir şeker hastası, düzenli ilaç almasına rağmen şeker yemeğe devam ederse, kandaki şeker oranı yükselir. Besin düzeni ve yaşam stili değişiklikleri herhangi bir ilaçtan daha önemlidir. Sadece dördüncü veya sekizinci sınıfa kadar gidebilen, düzgün eğitim alma imkanı olmayan yoksul çocukların durumunda ise, para tek başına bir şeyleri değiştirmiyor. Hem yeni jenerasyona, hem de insan ticaretindeki kurbanlara öyle pratik eğitimler sunmalıyız ki, onların daha büyük farkındalıklara yelken açmasını sağlayalım. Doğrulmaları için, saklı cesaretlerini ve kendine güvenlerini uyandırmalıyız. Onların, yardıma muhtaç ve kırılgan kedicikler olmadıklarını, aslında güçlü ve cesaretli birer aslan olduklarını fark etmeleri gerek. Akıllarını yüceltmek için onlara bizim yardım etmemiz lazım.

    14amma-pope4
    İki çeşit eğitimden söz edebiliriz. Biri yaşamak için, diğeri ise yaşam için eğitim. Doktor, avukat veya mühendis olmak üzere üniversiteye gittiğimizde bu yaşamak için eğitim olur. Buna karşılık, yaşam için eğitim ise maneviyatın temel ilkelerini anlamaya yöneliktir. Eğitimin gerçek amacı, makinaların dilinden anlayan insanlar yaratmak değil, maneviyattan gelen bir kültür yaratmak olmalı; değerlere dayanan bir kültür.
    Amma’nın takipçileri köylere gidip mesleki eğitim verdiklerinde, kadınlara ayrıca cinsel eğitim ve yaşamı zenginleştirme eğitimleri de vermekte. Bu sayede, birçok genç kadın, öz ebeveynleri tarafından dahi, fuhuş için satılmaktan kurtuldu. Amma, ondan yardım isteyen, fuhuşa zorlanan kadınlardan yüzde seksenini kurtarmayı başarmış, diğer yüzde yirmisi ise hayatlarına aynı şekilde devam etmektedir. Değişmek istemediklerinden, Amma onları hiçbir şeye zorlamamıştır.
    Şehvet duygusu bir çeşit açlıktır. Aç olduğumuzda bile, uzandığımız her şeyi bir solukta tüketmiyoruz. Bir restorana gidip, sipariş verdiğimizde, diğer masaların farklı yemekler yediğini görürüz. “Keşke bu yemeği sipariş etseydim”, diye düşünebiliriz. Böyle hissettiğimizde bile, kendimizi ufak bir dizginleme dersi veririz. Hayattaki her şeyi böyle bir tutum ile dizginlemeliyiz, özellikle şehveti.
    Ruhsal değerler erken yaşlarda sürekli tekrarlanarak kafaya sokulmalıdır. Amma henüz küçük bir çocukken annesi ona, “Asla nehire işeme, çünkü nehir İlahi Anne’dir”, derdi. Nehirde yüzdüğümüzde, suyun soğuk olmasına rağmen, annemizin sözlerini hatırlayarak, kendimizi tutardık. Nehire karşı böylesi saygılı bir tutum geliştirdiğimizde, onu asla kirletmeyiz. Nehire olan saygımız onu temiz tutmaya yardımcı oldu. Ve temiz bir nehir herkese fayda sağlar. Tanrı’nın var olup, olmadığını tartışmak önemli değildir. Asıl mühim olan, toplumdaki doğruluğu ve iyi değerleri devam ettirmeye yardım eden, Tanrı’ya olan inanç ve ibadettir. Toplumu ve tüm yaratımı dengeleyen bu değerlerdir.

    religiousleaders
    Yollar, araçların kullanımı içindir, fakat eğer, “Ben dilediğim gibi kullanırım” dersek kaza yapabiliriz. Aynı trafik kurallarının olması gibi, hayat için de mevcut kurallar vardır. Manevi değerler, hayatı bu kurallar doğrultusunda yaşamamıza yardımcı olur.
    Çocuk işçiliğini durdurmak için birçok insan canla başla çalışıyor, ancak onu sadece yasaklayarak problem çözülmeyecektir. Bir zaman önce, bir adam Amma’ya 10 yaşında bir erkek çocuğu getirdi. Nasıl bir yetim olduğu hikayesini anlatarak, onu aşramda büyütmemi istedi. Babası iki yıl önce vefat edince, annesi ve kız kardeşi evlerinin yakınındaki kibrit fabrikasında çalışmaya gitmiş. Annesine kronik böbrek hastalığından dolayı yatalak olunca, çalışamaz olmuş. Kız kardeşi az bir maaş almasına rağmen, ucu ucuna geçinebiliyorlarmış. Fakat bir süre sonra, çocuk işçiliği kanunları getirildikten sonra, fabrika sahibi hapse atılarak, fabrika da kapatılmış. Orada çalışan tüm çocukların da işlerine son verilmiş. Tek gelir kaynaklarını kaybedince anne, çılgına dönerek, oğlunu okulu gönderdikten sonra kızını ve kendini zehirlemiş.
    Böyle fabrikaları kapatmak doğru olsa da, çoğunlukla bu genç çocukların ailelerinin yaşamaları için, bu fabrikaya olan bağlılığını unutuyoruz. Problemi çözmeye yönelik girişimlerimizde tek bir bakış açısını izleyip diğerini unuttuğumuzda, dönecek kimsesi olmayanlar bu sonucu yaşayacaktır. Çocuk işçiliği ve insan ticaretini durdurmaya yönelik sert önlemler almadan evvel, bu ailelerin kendilerini idare edebilmesini sağlayıp geleceklerini garanti altına almak üzere, sağlam temeller oluşturmalıyız.

    14amma-pope2
    Ruhsallık, şefkat ile başlar ve doruğa ulaşır. Şefkat sözcüğünü, kelime anlamından çıkartıp eyleme dökebildiğimiz vakit, dünyanın insani sorunlarının yüzde doksanını çözebiliriz. Bu dünyada iki tür yoksulluk vardır. Biri, gıda, giyecek ve barınma eksikliğidir. Diğeri ise, sevgi ve şefkat yoksunludur. Bizim üstesinden gelmemiz gereken ikincisidir. Eğer sevgi ve şefkate sahipsek, tüm kalbimizle hizmet eder ve gıda, giyecek ve barınma eksiliği çekenlere yardım ederiz.
    Bhagavad Gita’ya göre, Yaratıcı ile yaratılan birdir. Aynı dalgalar ile denizin bir ve aynı olması gibi. Binlerce su dolu kapta, güneşin binlerce yansımasını görsek de, ortada sadece bir güneş vardır. Aynı bunun gibi, hepimizin bilinci de aynıdır. Bir elimiz ağrıdığında diğer elimizin ona uzanıp acısını yatıştırması gibi, bizler de Kendimize yardım ediyormuşçasına, herkesi avutup destek olalım.
    Tüm ulus ve dinlerden insanlar, insan köleliği, aşırı istismar ve acıların tahrip edici etkisinin kurbanı oluyor. Yaşadıkları fiziksel ve manevi acı; dil, ırk ve ten rengi tanımıyor. Bu kurbanlar, sonsuz dert ve duygusal baskının pençesiyle mücadele eden küçük bir grubu oluşturuyor.

    14amma-pope6
    Dış yaraları iyileştirmek için antibiyotik merhemler bulunmaktadır. Aynı şekilde, iç organlarımızın hastalığını tedavi eden ilaçların da olması gibi, zihnimizin yaralarını saran tek bir ilaç vardır. O da saf sevgidir. İnsan ticareti kurbanlarının ruhsal ve duygusal acılarını iyileştirmek için, onlara özverili sevgi ile bakmalıyız. Bu, onları geçmişte karanlığa itilmiş olmaktan çıkartıp, özgür bir hayatın ışığına getirecektir. Bu kutsal görevi üstlenen, toplum hizmetlileri tarafından oluşturulmuş geniş bir özel tim kurmalıyız. Böyle bir özel timi ancak dini ve ruhani liderler bir araya getirebilir.
    Tüm yaşayan canlıların doğasında var olan şefkat uyansın. Hayatı ve çevremizde yaşayanlara karşı sevgi ve saygı yetimizi geliştirelim. Bizler birbirinden ayrı adalar değiliz, bizler Tanrı’nın yaradılış zincirinde birbirimize bağlıyız. Bu hakikati fark edelim. Başkalarının acısını kendi acımız ve mutluluklarını kendi mutluluğumuz olarak görelim. Geçmişteki tüm acı ve çektiğimiz dertleri unutarak, bizi incitenleri affedelim achat de viagra prix. Dünyada var olan her şeyin önünde saygıyla eğilip, ebedi mutluluğu bulalım.

    14amma-pope5
  • Amma ve Dünya Ruhani Liderleri Modern Köleliği Ortadan Kaldırmak için Söz Verdi

    Roma, 01.12.2014

    Amma, 2020 yılına kadar modern köleliği ortadan kaldırmak amaçlı tarihi buluşmaya katılmak üzere Roma’ya gitti.

    Amma; 2 Aralık günü Anglikan, Ortodoks, Budist, Musevi ve Müslüman alemlerinin liderleri ve Katolik aleminin ruhani lideri Papa Franciscus ile bir araya gelerek, Modern Köleliğe karşı Dini Liderler Ortaklık Bildirisi’ni imzalayacak.

    İmzalanan anlaşmanın hizmetçilik, fahişelik, çocuk, asker gibi modern kölelik kapsamında geçen unsurlar yanı sıra insan kaçakçılığını sona erdirmek ve bugüne kadar bunlardan zarar görmüş milyonlarca insana yardım etme hedefinde olduğu belirtildi.

    Küresel Özgürlük Ağı (Global Freedom Network) tarafından organize edilen bu buluşmada, modern kölelik kapsamında hizmetçilik, fahişelik, insan ve organ kaçakçılığının yanı sıra insanların eşit ve aynı özgürlük ile değere sahip, temel inancına karşı gelen her türlü ifadenin, insanlığa karşı suç olduğunun ve bunun her ulus tarafından tanınması gerektiğinin altı çizilecek.
    Küresel Özgürlük Ağı’nın yapmış olduğu araştırmaya göre, kadın,erkek, çocuk, fiziksel, ekonomik, cinsel sömürü gibi insanlık dışı muameleye 36 milyon kişinin maruz kaldığı ifade edildi. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yaptığı araştırmada ise, özel sektör cebri çalıştırmanın, dünyada yıllık cirosunun 150 milyar dolar olduğu görülüyor.

    Liderlerin ön ayak olduğu bu yolda, inançlı insanlar ve bütün iyi niyetli hükümetler harekete geçmeye çağrılacacak.

    Amma’nın yanı sıra bildirgeye diğer imza atacak kişiler:

    • Katalolik: Papa Franciscus
    • Budist: Zen Budist Rahip Thich Nhat Hanh (Thay) (Venerable Bhikkhuni Thich Nu Chan Khong tarafından temsil ediliyor)
    • Budist: Malezya Baş Rahip Ven. Datuk K Sri Dhammaratana
    • Musevi: Haham Dr. Abraham Skorkav
    • Musevi: Baş Haham David Rosen, KSG, CBE
    • Ortodoks: Ekümenik Patrik Hazretleri Bartholomeos(‘ı temsilen Fransa Metropoliten’i Emmanuel)
    • Islam: Büyük Ayettulah Muhammed Taki Muderrisi
    • İslam: Büyük Ayettulah Şeyh Hüseyin Alnacafi’yi temsilen Seyh Naziyah Rezzak Cafer)
    • İslam: İmam Ömer Abboud
    • Anglikan: Canterbury Başpiskoposu Justin Welby

    GFN’nin ortağı ve Walk Free Vakfı kurucusu Andrew Forrest gibi birçok uluslararası organizasyon lideri ve birçok sivil toplum örgütü 2 Aralık’ta imzalanacak olan bildirgeye şahitlik yapacaklar.

    Seramoniyi 2 Aralık günü Türkiye saati ile 11 acheter viagra moins cher.30 ile 13.30 arasında canlı olarak www.amritapuri.org sayfasından takip edebilirsiniz.

  • Haziran’da Hindistan’dan Tatlı Bir Meltem Esti

    İstanbul’da mükemmel bir yaz akşamında, kalabalık Br. Shubamrita’nın “Düşüncelerini Değiştir – Hayatın Dönüşsün” adlı konuşması için Cihangir’de bir tiyatro salonunda toplanmaya başladı. Bu, Br.Shubamrita’nın Istanbul’a ikinci ziyareti olduğu icin, onu daha once Yoga Festivali’nde gören katılımcılar Shubamrita’yı tekrar dinlemek icin heyecanla beklerken, onu ilk kez dinleyecek olanlar ise özellikle Kirtan ve konuşmasını takip edecek yönlendirmeli meditasyonunu merak ediyordu.

    turkey-shubamrita1

    Akşam, Amma’nın “Embracing the World – Dünyayı Kucaklamak” adlı kisa film gösterimi ile başladı. Amma’nın yorulmadan, dünyanın her yerinde insanları kucaklayip bir yandan da onların fiziksel ihtiyaclarini karşıladığına, gittiği her yerde kalabalıkların onu sevinç ve şükran ile karşıladığına tanık olurken, onun tüm calişma ve azmi karşısında hayranlık duymamak elde değildi. Sanıyorum bu kisa filmi izlerken karanlık odada gözyaşlarını gizlemeye çalışan bir tek ben değildim. Sonuçta, o şefkat eylemleri ne olursa olsun, ne kadar büyük ya da küçük olursa olsun, her zaman bizde en güçlü duyguları tetiklediği doğru değil midir? Kendinden başkalarını düşünmek, onların iyiliği için adanmış bir yaşama tanık olmak gerçekten cok ilham vericiydi.

    Kişinin tek gerçek sınırlarının, kendisine düşünceleri ile koydukları olduğunu söyleyerek başladı, Br.Shubamrita’nin “Düşüncelerini Değiştir Hayatın Dönüşsün” konuşması. Her nasılsa biz bu potansiyele sahip olduğumuza inanmakta zorlanıyoruz. Platon’un deyişiyle; “Karanliktan korkan bir çocuğu kolaylıkla affedebiliriz. Hayattaki gercek trajedi yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.” Bu, aslında cok basit bir temele dayanıyor. Kendimiz hakkında ne ve nasıl düşündüğümüz bize geri dönen her şeyi belirler. Biz düşündüğümüz her şeyizdir. O halde yaşam kalitemizi değiştirmek icin neden düşüncelerimizi değiştirmeyelim? Belki de bize sunulmuş olan, düşünme kabiliyetini barındıran zihin denen enstrümanı nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz. Br. Shubamrita, nasıl ki bir enstrüman çalmayı öğrenmek icin ilk derslerin önemli olduğuna, yanlış öğrenilen bir tekniği sonraları düzeltmenin çok daha zor olacağına işaret etti. O, zihnin belli bir konu üzerinde odaklanmasının ne kadar zor olduğunu ve muhtemelen biz Sahne Cihangir’de onu dinlerken aynı zamanda aklımızdan geçmekte olan birçok alakasız düşünce olduğunu soylediğinde müthiş bir farkındalık yaratti. Zihnimizin uzaktan kumandası aslında bizim elimizde, aynı yaramaz bir cocuk gibi bizi sürekli rahatsız eden, konudan konuya atlayan iç sesimizi kontrol edebiliriz.

    turkey-shubamrita2

    Br. Shubamrita, söyleşiye Amma’nın yorulmadan günde 18-20 saat boyunca herkesi kucakladığını ve ona gelen her bir insanı ilk defa görüyormuşçasına karşılamak üzere hazır olduğunu anlatarak devam etti. Her yerde ve kendimizde hata bulmak çok kolaydır, fakat çözümü aslında daha da basittir; zihnimizin kontrolünü kazanıp, aklımızdan geçen düşüncelerin miktarını azalttigimizda düşünce kalitesi dee artabilir. Olumsuz iç sesimizi, olumlu ic ses ile değiştirmek, icinde bulundugumuz an’a ve o an’da tek bir aktiviteye odaklanmak modern yaşamda çok önemli bir beceridir.

    Br. Shubamrita konuşmasının ardından farkındalığı artmış kalabalık, yiyecek ve içecek için ayrılan kısa molada onun anlattiklarını özümseyerek, diğer katılımcılar ile fikir alışverişinde bulundu. Akşam bhajanlar (hint ilahileri) ile devam etti ve yönlendirmeli meditasyon ile sona erdi. Biz eve gitmek icin ayrılırken bir çoğumuz, kafamızın içinde bizi rahatsız eden iç sesi evcilleştirme mücadelesine çoktan başlamıştı. Sahip olduğumuz olumsuz düşünceleri, kendimiz ve dünya hakkında olumlu düşüncelere dönüştürmek üzere bir farkındalık yaratmış olduk.
    Çin filozof Lao Tzu’nun deyişiyle, ‘Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile, tek bir adımla başlamak zorundadır.’

    -Bilge Çuhadar