Aile Hayatı Sürenler İçin

Bir grıha (ev), bir aşrama (ibadethâne) dönüştürülebilir. Aşram, kişilerin tüm zaman ve enerjilerini Hakk’ın hatırlanmasına adadıkları yerdir. Burada yapılan tinsel pratikler, çeşitlilik içerisinde birliğin görülmesine yardımcı olur. Aile hayatı da böyle olabilir. Eski zamanlarda bu böyleydi. Bu yüzden ev/aile sahibi olan kişi ‘grıhasthashrami’ (evinde aşram hayatı yaşayan kişi) olarak anılırdı. Bu kişi, eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşıyor olmasına rağmen, mutlak amaç Tanrı Hakikati’ne erişmek için çok çabalar. Eğer samimi bir şekilde çabalarsanız, bu mümkündür.

“Çocuklarım, olduğunuz yerde kalın ve görevinizi sevgi ve adanmışlıkla gerçekleştirin. Eğer bu dünyada evlenip bir düzen kurmuşsanız kaçarak işinizi, karı/ koca ve de ebeveyn olarak sorumluluklarınızı terk etmeyiniz. Bütün görevlerinizden vazgeçip turuncu giysilere büründüğünüzde Tanrı’nın sizi kabul edeceğini düşünmeyin. Hayır, bu işler öyle yürümüyor. Aynı giysileri giymeye devam edin, sorumluluklarınızı devam ettirin, evinizde kalın ve işlerinizi yapın. Ancak, aynı zamanda, kendi Özbenliğiniz’de yaşamayı öğrenin. Bu, öğrenmemiz gereken en önemli sanattır. Biz başka her şeyi öğreniriz, yalnız bu hariç: kendi Öz Benliğimizde ikâmet etme sanatı.”

“Yalnız veya ailenizle birlikte yaşıyor olsanız da, eğer zihinsel kapasiteniz herhangi bir duruma adapte olabilecek yeterlilikte değilse, hayatta mutlu ve başarılı olamazsınız. Bu hayatın en temel ilkelerinden biridir.”

“Aile yuvası, bir grup bireyin çatışma içerisinde, her zaman kavga ve tartışma ortamında yaşadıkları bir yer olmamalı. Aynı zamanda sadece yemek yiyip uyuma yeri olduğu ve hayatın zevklerinin bunlardan ibaret olduğu düşünülmemelidir. Bu, aile hayatını cehenneme çevirir ve kişiliklerinizi parçalara ayırır. Böyle bir aile hayatı ölüme eşdeğerdir. Aile hayatında böyle yaşam süren kişinin bir cesetten farkı kalmaz.

Evin içinde yaşayanların birbirleriyle bağ kurmadığı, sadece orada bulunup birbirlerine teğet yaşadıkları böylesi bir ev hapishaneye benzer. Ailenizi cennete, evinizi sevginin, bereketin ve barışın hakim olduğu bir yuvaya dönüştürebilirsiniz.

Elbette bunun için çok çaba göstermek gerekir. O yüzden bunu bir sādhanā – tinsel pratik olarak algılayabilir ve hayat içerisinde uygulamaya alabilirsiniz.”


“Evdeyken dahi, yaşam ilahi amaca hizmet etmelidir. Dünyada yaşarken de tinsel bir yaşam sürmek mümkündür. Burada olması gereken, kişinin eylemlerini özveriyle herhangi bir bağımlılık oluşturmadan sürdürmesidir. Kişi geçmiş ve gelecek hakkında endişelenmemelidir. Mevcut anda var olup, eylemlerinizi ve bunların sonuçlarını Hakk’a teslim ediniz. Sorumluluklarınızı, Hak’tan geldiğini aklınızdan çıkarmadan can-ı gönülden yerine getirin. Yüce Rab tarafından sağlanan her şeye şükrediniz. Çünkü ne zaman tam bir teslimiyet ve adanmışlıkla davranırsak, en iyi sonuçları alırız. Ancak aklınızı sadece sonuca odaklanarak karıştırmayın. Mevcut sorumluluklarınızı Tanrı tarafından verilmiş bir görev bilinciyle, samimi ve tüm kalbiniz ile gerçekleştirdiğiniz vakit, gelecek, dostunuz olur. Bugünü adanmışlıkla yaşayın, o zaman yarın sizin dostunuz olur. Her şeyin Hak olduğunu bilin ve ‘Ben’ ve ‘Benim’den kurtulun’.”

“Biz kendi dharmamıza* göre yaşamalıyız; başkasının dharmasını yaşamaya çalışmamalıyız. Bu, dişçinin kardiyolog rolünü üstlenip kalp hastası olan birini tedavi etmesine benzer. Eğer dişçi kalifiye olmadığı bir görevi üstlenirse bu hem hastayı hem de kendisini tehlikeye atar. Dişçinin kendi işini yapması gerektiğini söylemeye lüzum yok. Zaten kendi görev alanında yeterince işi vardır.

Gayretle gerçekleştirilen her eylem, sevgi, adanmışlık, teslimiyet içerdiğinde mükemmele ulaşacaktır.”

*Sanskrit kökenli Dharma kelimesi, çok fazla anlam taşımaktadır. Bunlardan bazıları; hak, görev, düzen, yasa, sorumluluk, kural, hakikat, değerler. Her kişinin kendine has dharması bulunmaktadır.